23 Mart 2014 Pazar

23:08 - 16 comments

Geri Dönüş Bileti Mimlerim :D

Neden ben ? =)

Uzun zamandır yoğum ben merak eden de vardır unutan da ama işte yoğunluktan hep =) Şeymacığım bu hasrete son verdi mimlemiş beni ne yazcam diye düşünmeme gerek kalmadan yazımızın kalıbı çıktı mutlu oldum bak =D

  3 Soru Mimi

1-Neden blog adın ?

Şimdi blog açmama vesile olan kişi Şeyma tanırsınız kendisini bana da dedi sen de gel sen olmadan çok yalnızım kıramadım nası da iyi kalpliyim böö =D  Neyse işte blog açtım ama öylesine olduğu için adı yoktu kendi adımla takılıyordum bi şeyler yazmaya meyilim de yoktu baktım yazıyorum e adı da olsun ama ne olsun ? Buna da Selvet arkadaşım çözüm buldu derste onu sinir ederken huysuz cüce dedi aaa blogunun adı da o olsun dedi ben de olsun dedim huysuzum bi de boyum kısa da =D

2-Hayat Felsefeni Belirleyen Söz Nedir ? 

Zoru başarırım imkansız zaman alır diye kasılırmışım yok öyle değil =D Üşeniyorum öyleyse yarın herhalde =D Ben bu kadar üşengeç değildim ama bazen üzerime ölü toprağı serpilmiş gibi oluyorum gariptir =)

3-Kendinizle ilgili 3ü doğru 4 şey yazın (yanlışı siz bulacakmışınız ce eee =) 

a) Komik bir insanımdır
b) arkadaşlarım beni çok sever( yok bu olmadı şimdi doğru hangisi diye itiraz ederler =D )

I-Kar kürelerini severim
II-Sakarımdır
III-Çok uysal bir insanımdır hiç inat etmem
IV-Sezen Aksu severim

Çalıkuşu Mimi


Bu mimi hazırlayacağımı da daha önce yazmıştım. 2-3 ay önce Çalıkuşu romanını okurken aklıma gelmişti. Bu enfes romanın ilk sayfasında "Dördüncü sınıftaydım.Yaşım on iki kadar olmalı. Fransızca muallimimiz Sör Aleksi, bir gün bize yazı vazifesi vermişti. "Hayattaki ilk hatıralarınızı yazmaya çalışın. Bakalım neler bulacaksınız? Sizin için güzel bir hayat temini olur." demişti." der yazar. Bu güzel bir mim konusu diye düşünmüştüm.
İlk anılarımız nelerdir? Hangi yaşa kadar inebiliyoruz?

Acıklı yav =D Ama kime anlatsam komik geliyor hani bazı anılar vardır ya ona dair o kadar çok şey anlatılmış o kadar çok fotoğraf gösterilmiştir ki yaşamış gibi hissedersiniz bu anı öyle değil ne hissettiğimi çok net hatırlıyorum yoksa ondan önce Dedeme dair anılarım var ama onlar bu adar net değil neyse anlatayım.Ben ilk okulu bize uzak bir mahallede okudum sebepse bizimkilerin mahalledeki okulu beğenmeyip uzak olanda kuzenlerim okuduğu için oraya güvenmeleriydi sınıftaki herkes birbirinin arkadaşıydı aynı semtin çocukları olduğu için ama ben dışarıda kalmıştım zaten girişken de bir yapım yoktur tee ilk okulda tecrit edildim kimse konuşmaz oynamaz filan çok kötüydü ama benim bünye yalnızlığa alışık mevzu o değildi kendi mahallemdeki çocuklar da yeteneksiz olduğum için benle oynamazdı idmanlıydım yalnızlığa =D Mevzu kimin yanında oturacağımdı kimse benimle oturmak istemiyordu öğrenci sayısı da çiftti herhalde ki yalnız kalma şerefine ulaşamadım Samet diye sümüklü bi çocuğun yanına oturttular beni en arka sırada titiz bir insanım bir de birinin burnunu çekmesine tahammülüm yok bu çocuk da sürekli grip midir neyse sürekli o modda nasıl sinir olmuştum öğretmene bu durumu açtım dedim olmuyor o da ne maksatla yapmışsa sınıftakilere danışma gereği duydu hatice bu durumdan şikayetçi yanında oturmak isteyen var mı tabi ki yok öğretmen beni savunmaya başladı nesini sevmiyorsunuz eli yüzü düzgün temiz çocuk diye en rezil hissettiğim zamanlar Çalıkuşundan daha acıklıyım kahretmesin =D Samet okumuşsa üzgünüm ama durum böyleydi beni bu halde getiren sensin alınganlık etme hıh =D Neyse ya gideyim de yastığıma sarılıp ağlayımm sağlıcakla kalın =)






4 Mart 2014 Salı

00:29 - 20 comments

Sahi Kime Neyi Anlatıyorum


    İnsan kendi yazdıklarını kıskanır mı ? Ben kıskanıyorum işte bana hayran bir okursun ama benim yazar kişiliğime  ya da yazarlığıma ne bileyim.Yazmasam aramızda  "yazı"  köprüsü de olmayacaktı belki ama yine de kıskanıyorum yazarken  .Beni okurken düşündüklerini sevdiğin yazılarımda  öykülerimde bulduğun kendini ve orada aşık olduğun ve benim kalemimden çıkan karakterleri kıskanıyorum.Belki cümlelerimi de mesela bir yaprak düşüşünü tasvir edişim çok hoşuna gidiyor sonbaharda sarı ve kahverenginin eşsiz  tonlarında bir yığın yaprağın olduğu bir orman hayal ediyorsun  orada kendini bir başkasıyla hayal ediyorsun kimseler yok yalnız ikiniz doğa sanki size bir şarkı mırıldanıyor bilmiyorum ki haklı mıyım haksız mıyım. Delilik mi bu ?  Belki de öyle ama yine de bir düşün bir kitapta "okumak yalnızlıktan" diyordu .Yalnızken baş başa olduğun kitabım sana benden daha yakın bense sen okurken yanında olsam bile sana uzağım .Gerçi sen okumasan da sana uzağım hatta sana o kadar uzağım ki varlığımdan şüphe ediyorum.Var mıyım cidden diyorum kendi kendime .Sahi kimim ben bir yazar mı,  bir okur mu, sıradan bir insan mı seni seven bir sürü insandan biri mi,  yoksa hepsi mi ? Peki hepsinden yazarı çıkarsak yine aynı kişi olur muyum ?  Yine sever misin beni ?
     
      "Yazamamaktan korkmak mı  " tüm o yazarların korktuğu bunalım hali mi ?  Hayır hala elime kalemi alınca bir şeyler karalayabiliyorum ama ya bunlar da olmasa ya derdimi anlatamayacak bir hale düşsem? Gözlerimin içine bakıp evet bu sensin der misin ?


    Peki ben şimdi ne yazıyorum neyi kimin için yazıyorum ? Sen gerçekten var mısın üçüncü tekil şahıs olmayı bırakıp ikinci tekil şahıslığa terfi mi ettin ? Yoksa sen de kafamdaki kahramanlardan biri misin ? Öyleyse kaç sayfa daha benimle olacaksın ? Kitabın sonunda ölecek misin ? Okumak yalnızlıktan mış mış mış yazmak da öyle mi ?  Yazan ben miyim yoksa kalem mi ?  Bu kelimeler daha önce zihnimde miydi yoksa kalemle birlikte  kontrolden mi çıktı .Karışık her şey ziyadesiyle karışık.